Şipşak Dijital 10. yılına doğru ilerlerken – Platypus & evrim
Kadıköy’deki ilk ofisimizin çiçeği “growth marketing” çalışmalarımızla güçlü bir şekilde çiçek açarken 🙂
Şipşak Dijital’i bundan tam 9 yıl önce, 2015 yılının Mayıs ayında resmi işlemleri tamamlayıp, kurmuştuk.
2003 – 2004 yılından beri veri tabanına dayalı pazarlama, CRM, sadakat programları, dijital kanal ve ürün yönetimi, dijital pazarlama, IT gibi alanlarda çalışmış, 2015 yılında ise pazarda var olduğuna inandığım bir boşluğu doldurma amacıyla harekete geçmiştim. O gün birlikte yola çıktığımız arkadaşlarımı da bu doğrultuda ikna etmeyi başarmıştım.
Kariyerlerinin büyük çoğunluğunu kurumsal şirketlerde geçirmiş birkaç arkadaş olarak ilk defa ticarete atılıyor ve ajans sektörü gibi oldukça rekabetçi bir sektörde hizmet satışı için yola çıkıyorduk.
Kişisel kariyerimin yanı sıra, dijital pazarlama alanındaki son 20 yıldaki gelişime, değişime, dönüşüme bakınca bugün kendimi bir nebze dinozor gibi hissediyorum desem yalan olmaz. Ancak 2025 yılında onuncu yaşımıza girecek olmanın heyecanıyla geriye dönüp baktığımda da hem ajans yönetiminde hem de bireysel olarak çok zengin bir deneyim ve tecrübe edindiğimizi söyleyebilirim.
Yapı Kredi bankasında çalıştığım dönemlerde, ilk defa hayatımıza giren tek kullanımlık şifre için yurt dışından tek kullanımlık şifre üreten cihazlar ithal edildiğini dün gibi hatırlıyorum.
Garanti Emeklilik şirketinde çalışırken, dijital pazarlama kavramı henüz hayatımıza tam anlamıyla girmediği için unvanım “web önyüz tasarımı ve içerik yönetimi yönetmeni” olarak geçiyordu ve henüz sosyal medya mecralarının yeni yeni kurulduğu, hayatımıza tam anlamıyla dahil olmalarına birkaç yıl olduğu; sosyal medya pazarlamasının ise ortalıkta dahi olmadığı dönemlerdi.
BNP Paribas Cardif’te çalıştığım dönemde, firmanın Portekiz ekibinin ilk defa hayata geçirdiği “responsive” siteyi heyecanla karşılaşmıştık.
Bunun gibi onlarca örnek mevcut. Bugün ise, yapay zekayı ve bu başlık çatısı altında, yapay zekayı kullananların dijital pazarlamada nasıl avantaj elde edeceğini konuşuyoruz. Dijitalde yapılan çalışmaların daha çok teknik işler olarak kabul edildiği, pazarlama olarak görülmediği yıllardan geleneksel pazarlama kavram ve çalışmalarının payının çok daha küçük kaldığı, her şeyin dijital üzerinden düşünüldüğü günlere geldik.
Biz de 2015 yılında Şipşak Dijital’i kurarken, KOBİ’lerin dijital dönüşüm konusunda çok eksik kaldıklarını gözlemleyerek, onlara dijital dünyada işlerini büyütebilecekleri uygun maliyetli çözümler sunmak düşüncesiyle yola çıkmıştık. Hedefimiz o dönemde temsilciliğini aldığımız yabancı bir bulut yazılım üzerinden müşterilerimize hem pratik web siteleri üretme hem de söz konusu yazılımı bir yönetim paneli olarak kullanarak sosyal medya, içerik pazarlaması ve SEO kanallarını bütüncül olarak bu panelden yönetme imkânı sunmaktı.
Elbette bu idealist iş modelinin -bulut yazılım sabit gideri gibi bir önemli giderin yanında- en kilit noktası, yüksek adette satış yapılması ve kümülatif kazancın büyütülmesi gerekliliğiydi.
Birlikte yola çıktığımız ve satıştan sorumlu arkadaşlarla, istediğimiz rakamlara ulaşamadık. Daha büyük ve global bazı firmaların da denediği aynı iş modeli, Türkiye’nin vadettiği potansiyele ulaşamadı.
Teknolojinin bu derece ilerlediği günümüzde dahi, KOBİ’ler ve özellikle de küçük işletmeler için dijital dönüşüm halen önemli bir problem. Ancak o dönemki iş modelimizle ve KOBİ’lerle ilgili gözlemlerimiz başka bir yazının konusu olsun; biz Şipşak Dijital’in yolculuğuna geri dönelim.
Dövize endeksli bulut yazılım yatırımlarımızın, döviz kurunun seyri nedeniyle yönetilmesinin güç bir hale gelmesinden sonra bir karar aşamasına geldik. Gelişmeler doğrultusunda şirketi birlikte kurduğumuz, KOBİ satıştan sorumlu arkadaşlar farklı iş alanlarına kaymaya karar verdiler.
1,5 – 2 senelik bu dönem bizim için birçok açıdan eğitici ve öğretici olmuştu. Hızlı karar alma, adaptasyon, negatif çıktıların yönetilmesi, alınan derslerin işaret ettiği yeni olasılıkları keşfedebilme gibi önemli tecrübeler kazanmıştık.
Yolculuğumuzda güzergahımızı güncellerken, temel bir soruya odaklandık: Şipşak Dijital’in temelinde hangi misyon yatıyor?
Bu sorunun cevabı oldukça basitti: Yalnızca yaratıcılık odaklı olmayan, bir mühendislik yaklaşımını da bunun üzerine ekleyen ve firmaların dijital dünyada işlerini, satışlarını, pazarlamalarını büyütmelerini sağlayan dijital pazarlama hizmetleri sunmak.
Biz bunu KOBİ’lere, bir bulut yazılım kullanarak sunmaya çalışmıştık. Eğer denklemden bize olumsuzluk yaratan bulut yazılımı kaldırırsak, hem açık kaynak yazılımlarla KOBİ’lere destek olmaya devam edebilir hem de uluslararası şirketlerde edindiğimiz geçmiş tecrübelerimizle, daha büyük firmalara da aynı yaklaşımı sunabilirdik.
Hizmetlerimizi bu doğrultuda yeniden tanımladık ve düzenledik. Ve bu düzenlemenin sonucunda, konumlandırmamızı “Büyüme odaklı dijital pazarlama (Growth marketing) ajansı” olarak yeniledik.
Yıllar içerisinde Almanya, Japonya, ABD, İngiltere, Kanada gibi birçok farklı ülkeye projeler ürettik. Daha global projeler de üretmeye başlamamızla birlikte hem iletişimimizi kolaylaştırmak hem de kendimizi daha iyi anlatmak adına tescilli markamız Platypus’u hayata geçirdik. (Platypus’un hikayesini, sitemizde yer alan “Neden Platypus” sayfasından inceleyebilirsiniz.)
Onuncu yılına uzanan yolculuğumuzda bizi belki de en çok çelişkide bırakan konulardan birisi başarının tanımı oldu. Ben, bu konuyla ilgili Tom Cruise’un başrolünde yer aldığı 1996 yapımı “Jerry Maguire” filmini, her zaman benzer bir duyguyla izlerim. Filmde, rekabetin çok yüksek olduğu spor menajerliği sektöründe, sektörün en büyük firmasında en iyi çalışan konumundaki baş karakter içsel bir uyanış yaşar. Sektörün vahşi doğasıyla vicdanı arasında bir seçim yaparak bir görev bildirimi kaleme alır ve insan odaklı olmanın, temsil edilen kişilerle daha derinlikli bağlar kurmanın, sadece kazanç hırsıyla ve içi boş başarı tanımlarıyla hareket etmemenin önemini anlatır.
Tam da bu nedenle şirketinden ve sektörden aforoz edilir. Yalnızca temsil ettiği tek bir sporcu onunla çalışmaya devam etmeyi göze alır. Nispeten yaşını almış bu sporcunun da önceliği, kariyerinin sonunda iyi bir kontrat ve yüksek gelir edebilmektir. Baş karakterden bu konuda kesin başarı beklediğini söyler.
Filmin devamında baş karakter, tek başına kaldığı sektörde ciddi zorluklarla mücadele ederek ve kaleme aldığı manifestoyu bir hayat biçimi haline getirerek, çevresiyle ve portföyünde kalan tek sporcuyla çok daha derinlikli ve insani ilişkiler geliştirerek hep birlikte başarıya ulaşırlar.
İşte Platypus’un yolculuğunu da biraz bu hikâyeye benzetiyorum. Biz de başarıyı tanımlarken bu bakış açısını sürdürüyoruz. Kendimizi butik bir ajans olarak tanımlama sebebimiz de tam olarak bu. Agresif büyüme, aynı anda onlarca proje yürütme gibi alışılageldik hedeflerimiz yok. Bunun yerine çekirdek bir ekiple, gerektiğinde proje bazlı ekipler kurarak, hizmet verdiğimiz firmalarla daha derinlikli ilişkiler geliştirmeye, yaptıkları işi en az onlar kadar öğrenip, onların bir ekibi gibi konumlanmaya ve hep birlikte gelişip, büyümeye inanıyoruz. Çok deneyimli bir ekipten nitelikli bir hizmet vermeye özen gösteriyoruz. Bu nedenle beş seneden fazladır hizmet verdiğimiz firmalar, sürdürdüğümüz projeler mevcut.
Dokuzuncu yılımızda halen butik bir ajans olarak yola devam ediyor olmamız, mükemmelliğe olan tutkumuzla yakından ilgili. Başarı olarak tanımladığımız, iş tatmini duyduğumuz birçok hikâye genel geçerli iş hayatı başarı kurallarından farklı.
Bunu biraz da business class’ta seyahat etmeye benzetiyorum. Business class’ta sınırlı sayıda koltuk vardır ve orada seyahat eden herkese özel bir deneyim sunulur. Bizim de çalıştığımız firmalara sunmaya gayret ettiğimiz deneyim bu.
Bu nedenle onuncu yılımıza ilerlerken, başardıklarımızdan ötürü mutlu ve gururlu, bize öğrenme imkânı sunan hatalarımıza müteşekkir, sakin ve huzurlu bir şekilde yolculuğumuzu sürdürüyoruz. Seçtiğimiz yolun zorluklarını bilsek de bu zorlukları zaman zaman deneyimlediğimiz ve her seferinde tekrar aştığımız için yola güvenimiz tam…
Latest posts by Murat Moris Siyalom (see all)